24 Ekim 2005 Pazartesi

Tasarımcıda olması gereken nitelikler...

- Problemleri önce analiz edebilme, sonra da yaratıcı biçimde soyutlama yaparak yeniden ifade edebilmek
- Karmaşık sistemleri görselleştirip basitleştirebilmek - Kendini kullanıcıların yerine koyarak, onların ihtiyaçlarını ve isteklerini görebilmek, olaya onların gözüyle bakabilmek.
- İnsanın ve teknolojinin hem olanaklarını hem de sınırlarını anlayabilmek
- Ahlaki, amaca yönelik, yapıcı, şık ve zarif tasarım çözümleri önererek, dünyanın daha iyi ve daha yaşanır bir yer olmasına katkıda bulunmak arzusunu içinde hissetmek.

Bugün iyi bir tasarımcı olmak için, mükemmel bir görsel eğitim almış olmanın yanı sıra, insana dair tüm bilgilerin, dilin ve kültürün yapısal açılımlarını içeren sağlam bir “merak eğitimi” de gerekiyor.

Sürreal, absürd, zeki ve eğlenceli bir oyun oynar gibi; sosyal, ekonomik ve politik etkileşimlere izin verecek arayüzler hayal etmek gerekiyor... İzleyicileriyle, yani olası müşterileriyle kurdukları iletişimde bilgi vermeyi ya da ikna etmeyi seçenler için stratejiler geliştirmek gerekiyor galiba...

Zaman sezgileri keskinleştirir ve etkileşim değiştirir, her iki tarafı da!

Bir tasarımın kullanım değeri...

Bir tasarımın kullanım değeri nasıl ölçülür?

Birinin ihtiyaçlarını önceden hayal etmek, onun somut problemlerinin en azından bazılarına çözümler önermek, olası üslup uyuşmazlıkları için B planları hazırlamak, bir orta yol bulmak, yani ömrü belli bir orta dünya tanımlamak ve o süre boyunca orada birlikte yaşamak; sonra bunu akıllıca başkalarına duyurmak ve zamanı geldiğinde susmayı bilmek: İşte iyi bir etkileşim tasarımı… Unutmamalı ki, “kullanılabilirlik” başka, “etkileşim” başka bir şey...
Burada tasarımcıya yardımcı olacak sihirli kelime, “davranış”. Ürünlerin, ortamların, objelerin, ilişkilerin davranış biçimlerini ve kullanım biçimlerini önceden kafamızda tanımlamamız gerekiyor. Kişisel üslubun ya da markasal ifadenin yansıtılması, bir yol. Öte yandan, teknolojilerin hayata yedirilmesi için çalışmak da başka bir yol.

Etkileşim tasarımı neyle uğraşır:
1) Ürünlerin biçimlerini tanımlarken, davranışlarını ve kullanımlarını hesaba katmak.
2) Ürünlerin kullanımı, insan ilişkilerini nasıl yönlendirecek ve insanların anlama sürecine nasıl etki edecek, bunu önceden tasarlamak.
3) Ürünler ve insanlar arasındaki diyalogun fiziksel, kültürel ve tarihsel bağlamları üzerine düşünmek, keşifler yapmak.

Etkileşim tasarımı, bir ürünün tasarımına şu perspektiflerden bakar:

1) İnsanların bir ürünü neden ve nasıl kullanmak isteyeceklerini anlamaya çalışmak,
2) Kullanıcıların ve onların amaçlarının avukatı olmak,
3) Tasarımı oluşturan özellik ve bileşenlerin toplamının, daha fazla ve yeni bir şey (gestalt) ortaya koyduğunu unutmamak,
4) Mevcut durumun yarın ya da gelecekte nasıl değişeceğini sürekli hesaba katmak.

İlk tanımlar...

Hayatımızı kolaylaştıran, kalitesini artıran ve hayatımızı biraz daha anlamlandıran bir iletişim deneyimi yaşamak, etkileşim için iyi bir tanım galiba...

1)Ama birçok tasarlanmış ürünle iletişim ve etkileşim kuramıyoruz. Dilini anlayamadığımız her şeye ve herkese önce mesafeyle bakıp sonra da umursamamak gibi bir içgüdü geliştirmiş olanların da bunda kabahati yok değil tabii ki.

2)Kullanım değeri ve mesaj değeri:
Geleneksel endüstriyel tasarım, bir ürünün işlevselliğiyle ve bir eşya olarak taşıdığı görünümle uğraşır: Etkileşim tasarımının ise daha başka noktalara da vurgu yapması kaçınılmaz:
Söz konusu tasarım ürünüyle birlikte yaşadığımız deneyimlerin ve “paylaşacağımız davranışların”, gündelik hayatımızın kalitesini artırabilir olmaları gerekir.
Bunlar da bizi yeni bir estetik anlayışına götürüyor: Yani tasarımın adab-ı muaşeretine: Görünümün olduğu kadar, kullanımın ve yaşanılan deneyimin de belirleyici olduğu yeni bir tasarım estetiği…

Pazarlanmadığı zaman gerçekler bile hiçbir dolaşım değeri taşımıyorlar.