Turkcell'in "Erzurum çağrı merkezi" reklamı hakkında, Friendfeed'deki şu tartışma üzerine:
Bir reklamdan nereye kadar “political correctness” bekleyebiliriz, onu tartışmak lazım belki de: Reklam hakkında çoğunluğun ortak algısı pozitif yöndeyse, azınlığın eleştirel algısı göze alınabilir bir risk düzeyidir bence... Erzurum örneğinde olduğu gibi, sermayenin çıkarları ile halkın çıkarları arasında mümkün olan en inandırıcı “win-win” ortak zemini bulmak ve her iki tarafı da “ötekileştirmeden” bunu hikayelendirmek, zaten herkesi aynı derecede tatmin etmesi mümkün olmayan ve tamamen “algıda seçicilik” üzerine kurulu bir iletişim problemi... Türkiye’nin tamamını hedefleyen bir pazarlama iletişimi stratejisi, ortalama insanın “derine inmeyen” anlık duygularına ve “derine inmeyen” anlık muhakemesine hitap eden kolay benimsenebilir mesajlar vermekten daha fazlasını yapmak zorunda değildir:
Çünkü “ötekileştirme algısı” yaratmayacak düzeyde “yeterince” iyi niyetli ve “yeterince” etik bir hikaye beklenmektedir sizden... Unutmayalım, seyircilerin çoğunluğu reklamları ders çalışır gibi derin düşünerek ya da kavramsal analiz yaparak izlemezler... Birkaç yıl öncesinden başka bir örnek: “Bir Türk dünyaya bedeldir” sözünün doğruluğuna inanın ya da inanmayın, ama o sözün reklam diline tercüme edilmiş hali olan Cola Turka lansmanını hatırlayın ve o kampanyanın dayandırıldığı “pozitif milliyetçilik” isimli çakma ideolojiyi “siyaseten doğruculuk” açısından ne kadar ciddiye alabileceğinizi düşünün... :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder