25 Haziran 2009 Perşembe

David Bowie (1993)



Öyle birisini düşünün ki, şarkı yazarı, vokalist, aktör, prodüktör, ressam ve reklamcı/iletişimci gibi "birkaç" işi bir arada başarıyla yürütebilsin! İşte yirmi küsur yıllık David Bowie efsanesi bu çok yönlü başarıya dayanmaktadır, ilk albümünü yayımladığı 1967'den bugüne değin çok çeşitli dönemlerde çok farklı konumlarda karşımıza çıkması ve hep popüler kalabilmesi, müzik endüstrisinde eşine az rastlanır bir olaydır. Bowie daha 16 yaşındayken Kafka, Kerouac, Isherwood, Nietzsche, Genet gibi yazarları okumaktadır. Bu yazarların düş güçlerinin etkisi birkaç yıl sonra sergileyeceği tiplemelerde açıkça görülecektir. Greta Garbo'nun gizemli kadınsılığından isterik bir uzaylının gelecek kaygılarına ya da sado-mazo bir erkeğin erotik düşlerine kadar uzanan çok geniş bir rol yelpazesini canlandıracaktır sahne şovlarında.

Bowie henüz müzikal açıdan iddiasız bir imaj çizdiği ilk albümünün pek iyi satmaması üzerine, bir süre müzikten uzaklaşır. Kendisine hem dans, mim ve makyaj öğretecek hem de sevgilisi olacak olan Lindsay Kemp ile başka bir kadınla ilişkisi yüzünden ayrılınca, Budizm'le yakından ilgilenmeye başlar! 1970 tarihli "The Man Who Sold the World" albümü Bowie'nin hayatında bir dönüm noktasıdır; ilk kez " farklı kişilikler arasında gidip gelmeye" başlar.

Müzikalite ve dış görünüm anlamında ilk başlardaki iddiasız karakterin yerini elektrogitarla, çarpıcı kostüm ve makyajlarla desteklenmiş sert, sıradışı bir görünüm alır. Bu arada yaratmak istediği popüler imaj uğruna, "aslında biseksüel olduğu" gibi tartışma götürür açıklamalar yapmaktan da kaçınmaz.

1972'de çıkardığı albümle yarattığı Ziggy Stardust tiplemesi müzik dünyasında gerçekten olay yaratır. "The Rise and Fall of Ziggy Stardust and the Spiders From Mars" albümünde anlattığı fantastik uzaylı öykülerini son derece başarılı teatral sahne şovlarıyla sunar. Bowie, "Diamond Dogs", "Station to Station" gibi birbirinden ilginç yeni albümleri ardı arkasına yayımlamaya devam eder. 1977 yılında uyuşturucu tutkusunun tehlikeli boyutlar ulaşması üzerine Berlin'e biraz olsun kafasını toparlamaya gider. Orada Brian Eno ile birlikte "Low" ve "Heroes" albümlerini yapar. 1980 yılında çok güçlü bir kadroyla yaptığı nitelikli rock albümü "Scary Monters" İngiltere listelerinde 1 numaraya kadar çıkar. Bu albümden sonra müziğe bir süre ara veren Bowie, film çekimleri ve televizyon porgramlarıyla ilgilenir.

Üç yıl aradan sonra yaptığı "Let’s Dance" albümü başarılı dans parçalarından oluşmaktadır. 1989'da yeni bir atılım gerçekleştirerek, geleceğin müziğini herkesten önce yapar: Tin Machine grubunu oluşturarak grunge müziğin ilk örneklerini sergiler. Fakat iki stüdyo ve bir konser albümünden sonra grubu dağıtır. 1993 yılında ise "Black Tie, White Noise" ile karşımızda şu anda. Bu son albümünde 1980 tarihli "Scary Monsters"da yarım bıraktığı çizgiyi sürdürmeyi deniyor Bowie. Belki şu sıralar 2000'li yılların müziğini sergileyeceği yeni bir şov planlamaktadır... Kim bilir?..

- Melih Cılga (a.k.a. Melih Katıkol 1992-99), Deli Dergisi, 11 Ağustos 1993 -

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder